Dostlarımı düşünüyorum, her biri bir diğerinden güzel. Her birinden beni hayran eden güzellikler seyrediyorum. Sonra birden beni hayrete düşüren başka bir hususu fark ediyorum. Her birinin “Bunu nasıl yapar?” dedirten kusurları olabiliyor. “Amaaan, Kusursuz dost arayan dostsuz kalır, her çiçekten bal toplamak lazım.” diyorum. Arının hiç tek çiçekten bal ürettiği duyulmuş şey mi?
Tam böyle düşündüğüm noktada balın vahdet ürünü olduğunu anlıyorum. Cennetteki bal ırmaklarının halkta Hakk’ın güzelliklerini bir bir toplayarak oluşabileceğini hissediyorum.
“Ya diğer nehirler?” diyorum. Onların gerçeği ne olabilir?
Su; hayatın kaynağı olan, dirilten, var eden su! İnsan-ı Kamil’den başka ne olabilir ki?
O halde diyorum insan-ı kamil’e iman eden gönülde su ırmağı kaynamaya, akmaya başlıyor. Bu suyun suladığı gönlün toprağında dost çiçekleri açıyor ve “biz balarısına vahyederiz” ayetinde bahsedilen vahyi duyan gönül başlıyor kendi toprağında yetişen çiçeklerden ilâhi özleri toplamaya ve sonunda içinden bal ırmakları fışkırıyor. Her derde deva olan bal, o gönülde her ne hastalık varsa tedavi ediyor, o gönlü besliyor, büyütüyor. Tekâmül basamaklarını bir bir geçmeye, yükselmeye başlayan gönül; Korukken, üzüm, derken şarap oluyor ve gönül cennetinde bu defa şarap ırmakları çağlamaya başlıyor.
Sonunda o talihli gönlün sahibi etrafını da diriltici, şifa verici, cennet zevkiyle mest edici oluyor.
Meral Hasırcı